Viyana!
Atalarımızın iki kere kapılarına dayandığı şehir.
Resimdeki yer Viyana Schönbrunn Sarayı. Yıllarca Habsburg Hanedanı’na ev sahipliği etmiş. Zamanın en güçlü kadınlarından Maria Theresia bu sarayda sürdürmüş hükümranlığını. Kızını da tanıyoruz: Fransa Kraliçesi Marie Antoinette. Şu meşhur sözü ettiği söylenen: Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!
Ve Sisi diye bilenen Elisabeth. Güzelliği ve zarafetiyle Avrupa’nın dillere destan prensesi.
Sarayda bu ve diğer hanedan mensuplarına ait resimler, eşyalar sergileniyor. Sarayı iki kere ziyaret ettim. İç mimari açısından bizim saraylarla boy ölçüşemez. Bizimkilerdeki ihtişam ve gösteriş hakim değil bu yapıda. Hanedan mensuplarının zevk sahibi olduklarını söyleyemeyeceğim. Ya da halkın yanında durarak ekmek yemeyi tercih etmiş olabilirler!
Bahçesi için aynı şeyi söylersem haksızlık etmiş olurum. Ucu bucağı yokmuş gibi görünen bir arazi, yemyeşil ağaçlar, rengârenk çiçekler. Öyle muhteşemdi ki gördüklerim, Allah her şeyi nasıl da özene bezene yaratmış dedirtiyor insana. Peki ya insanoğlunun hiç mi katkısı olmamış bu peyzaja?
Rengârenk çiçeklerle bezenen bu bahçede ağaçların budanması bile önemli iş! Karşılıklı sıralanan ağaçların dalları birbirlerine doğru uzanıp doğal bir tünel oluşturmuşlar sanki. O serin ve gölgeli yolda yürürken mis gibi doğa kokusunu içine çekip huzur buluyor insan. Ah o ağaçların dili olsa da konuşsa. Kim bilir ne hikayeler anlatırlardı bize.
Her gün binlerce turist ziyaret ediyor sarayı. Bahçeden yerel halk da sonuna kadar faydalanıyor. Kan ter içinde koşusunu yapan kaç tane Viyanalı geçti yanımızdan! Sadece burası değil, Viyana’daki birçok saray ve devlete ait binaların bahçesinde insanlar rahatlıkla koşu/yürüyüş yapabiliyorlar. Ne asayiş berkemal mi diye elinde telsiziyle bir polis ne de “Çiçeklere Basmayınız, Çiçek Dalında Güzeldir.” gibi tabelalar var etrafta!
Gözlerimi kapıyor, hayal ediyorum:
Yer Schönbrunn Sarayı Viyana, günlerden pazar.
Hanımlar bir gün önceden kahvaltılıkları, zeytinyağlı dolmaları hazırlamışlardır.
Mangal ve et işi erkeklerindir.
Sabah erkenden çoluk çocuk arabaya doluşulur.
Sarayın çimenlerine yayılınır!
Örtüler serilir, hamaklar kurulur. Çocuklar toplarını alır, çift kale maça tutuşur.
Çizgili pijama var mı hala bilemiyorum.
Sonra başlar dumanlar yükselmeye.
Havada ızgara kolesterol kokusu.
Viyana bizim olsaydı…
Yorum