İşte size ünlü bir Zen hikayesi: “Tarladan geçen bir adam bir kaplanla karşılaşır. Adam kaçmaya, kaplan da onu kovalamaya başlar. Bir uçurumun kenarına gelince, yabanî bir asmanın köküne tutunur ve kendini uçurumun kenarından aşağıya sarkıtır. Kaplan onu koklar. Adam titreyerek, aşağıda başka bir kaplanın onu yemek için beklediğini görür. Onu yalnızca asma ayakta tutuyordur.
Biri beyaz biri siyah iki fare yavaş yavaş asmayı kemirmeye başlar. Adam, yanında ağız sulandıran bir çilek görür. Bir eliyle asmayı tutarken diğeriyle çileği koparır. Tadı ne kadar da lezzetlidir!”
Bu hikaye, okuduğumda bana iki şeyi çağrıştırdı. Birincisi, hikayenin tam da anlatmak istediği; hiçbirimizin yaşamı sonsuz değildir. Zamanımızın sürekli yeterli olduğunu düşünürüz, ta ki tükenene kadar. Önümüzde olana sevgi ve özen gösterebilir ve küçük anların tadını çıkarabiliriz. Hayat her zaman şimdidedir, diğer her şey yalnızca zihnimizde olur.
Bu yaklaşımla hayata olan bakışımızı değiştirdiğimizde tutunduğumuz acıların -olumsuz düşüncelerin- aslında bizim zihnimizin bir ürünü olduğunu anlamak hiç de zor olmayacaktır.
Hayatınızın her hareketini, hayatınızın en son eylemiymiş gibi yapın.
Marcus Aurelius
Gelelim ikincisine. Şimdi, kaplandan kaçarak asmaya tutunan adamın yerinde olduğunuzu düşünün. Ortadaki salt gerçek, asmanın -farelerin de yardımıyla- sizi fazla taşımayacağı ve kaplanların o anı iple çektiği. Korku içinde o anı bekleyebilirsiniz ya da hikayedeki adamın yaptığı gibi o lezzetli çileğin tadına bakmaktan geri kalmazsınız.
Her iki durumda da sonuç aynı diyebilirsiniz.
Öyle mi?
Her iki durumda kaplanın avı olmaktan kurtulamayacaksınız. Ancak çileği yemeyi tercih ettiğinizde bu, kaplana karşı bir meydan okumadır!
Öz Güven Stratejik Bir Meydan Okumadır
Yaşam çizgimiz boyunca nice zor ve sıkıntılı zamanlarımız olur ve hep olacaktır. Sonuçları bizim için iyi olan ya da olmayan. Bizim bu durumumuzdan faydalanmaya çalışanlar, başarısızlıklarımızla mutlu olanlar, bizi aşağıya çekmeye çalışanlar hep olacaktır. Tıpkı hikayedeki fareler ve kaplanlar gibi.
Önemli olan bu zor zamanlarda sana ne olacağı konusunda nasıl düşündüğündür.
Zor durumdayken bunu başarıyla ya da en az zararla atlatabilmek için bakış açımızı ve yöntemlerimizi “Yapacağım, yapabilirim.” şekline dönüştürdüğümüzde bu; o zorluğa, çevrendeki farelere ve kaplanlara açıkça ve stratejik bir meydan okumadır.
Bir kez meydan okuduğunuzda olumsuz düşünceler zihninizde tutunamayacaktır. “Öz güvenli bir sen” ile artık geri dönüşü olmayan bir yoldasındır. Bu yeni seni çok seveceksin.
Öz güven; yeteneklerini, kapasiteni bilmen ve onları açığa çıkarman için sahip olduğun güçtür. Bu gücü göstermekten çekinmemelisin. Yapabileceğinin en iyisini yaparak sağlam durursan yıkılamazsın.
Diyelim ki, o çileği yediniz. Sizce kaplan -onun avı olduğunuzu bildiğiniz halde- çileği afiyetle yediğinizi görünce ne düşünür?
Kaplanlar ve fareler için bu yeni duruma ayak uydurmak zor olacaktır. Artık onların zor zamanları gelmiştir. Çünkü onları alt etmeyi başaran bir sen karşılarında duruyordur. Şaşkınlıkla karışık bir kızgınlıkla, ne yapacaklarını bilemeden yalnızca kendi köşelerinde durmaktan başka yapacak bir şeyleri yoktur.
Zor zamanlarla başa çıkmak için öz güvenini yitirmeden yolunda yürümeyi sürdürmelisin. Sen istediğin sürece güç senin yanında olacaktır.
Sevgiyle ve farkındalıkla kalın.
Yorum