Alçak Gönüllü Mutlu ve Bilge Olmak

Alçak Gönüllü Mutlu ve Bilge Olmak

Geçenlerde kütüphanemi düzenlerken birkaç mini kitaba rastladım. Birinin adı “Alçakgönüllü, Mutlu ve Bilge.” Yazarı Swami Rama, Himalayalı bilgelerden eğitim almış biri. Buradaki eğitimini bitirdikten sonra doğu öğretilerini batıya taşımaya karar vererek üniversitelerde dersler de vermiş. Swami, Sanskritçede “kendisi ile bir olan” (swa= “öz”) ve “bilen ve kendisinin efendisi olan kişi” anlamına geliyor.

Şişen Ego Sorun Yaratır

Kitapta, bu yolda eğitilirken egosunun önüne çıkardığı engellerden söz ediyor. Bir yandan usta olmak için eğitim alan bir öğrenci, bir yandan da öğrencileri olan bir öğretmen olarak çalışıyor. Oralarda swami’ler saygıdeğer insanlar ve öğrenciler onları öyle yüksek yerlere koyuyorlar ki Swami Rama bu ilgiye verdiği karşılığı “Kabaran Egom” diye tanımlıyor. Bu davranışın nedenini ise şöyle açıklıyor:

“Bu, ya acemiyseniz ya da isim ve ün peşindeyseniz olur. Birini izleyenler ne kadar artarsa kişi de o kadar benmerkezci olur.”

Ustaları onu eğitmek ve doğru yola ulaşmasını sağlamak için çeşitli hikayeler anlatıyor, deneyimlerini aktarıyorlar: 

“Sonsuzlukta daima aynı ve biriz; ama insan olarak sen hâlâ hizmet edensin. Bense senin üstadınım. Modern insan hiçbir yere erişmeden üstat konumunda olmak istiyor.” diyerek devam ediyor:

“Bir adam yüksek bir platforma oturmuş ve pek çok kişiyi eğiten bir üstadı görmeye gitmiş. Adamın toplum içinde ayrıcalıklı bir yeri varmış ve özel bir ilgi görmeden diğer öğrencilerle aynı muameleyi gördüğü için sinirlenmiş. 

Üstada gitmiş ve ‘Efendim sizinle aynı platformda oturabilir miyim?’ diye sormuş. Üstad, ‘Hem üstadının hem de öğrencinin rolünü bilmen gerekir.’ demiş. 

Adam sormuş, ‘Efendim, bir öğrencinin görevleri nelerdir?’

Üstat açıklamış; ‘Bir öğrenci temizler, hizmet eder, bulaşıkları yıkar, yemek pişirir, hazırlanıp kendini arındırır ve üstadına hizmet eder.’ 

Sonra adam sormuş: ‘Peki üstadının görevleri nelerdir?’

‘Üstat öğretir, küçük işlerle uğraşmaz.’

 ‘Neden bütün bunları yapmadan üstat olamıyorum?’ diye sormuş adam. ‘Küçük işlerin öğreteceklerimi öğrenme ile hiçbir ilgisi yok.’

 Üstat karşılık vermiş: ‘Olmaz, hem kendini hem de başkalarını incitirsin. Ruhsal yolda her şeye yer vardır ama egoya yer yoktur. Bunu ta başından anlaman gerekir.’

Aslında ileri düzey olan ancak küçümsediği bir öğrencisinin ona verdiği ders üzerine ustası: 

“Ayağa kalk, gökyüzüne bak ve yürümeye başla.” 

“Ama gökyüzüne bakarak yürürsem tökezler düşerim.” Bunu üzerine usta: 

“Başını eğ ki tökezlemeden yürüyesin. Bu tehlikeli hayat yolculuğunda ilerleyebilmek için alçak gönüllü olmayı öğrenmen gerekli. Bu yolculukta ego ve kibir seni tökezletip önünü kapatır. Alçak gönüllü olmazsan öğrenemezsin. Bu, gelişmene engel olur.” diye karşılık verir.

Alçak Gönüllülük Üzerine Dersler

Mükemmelleştiğini, başka bir eğitime ihtiyacı olmadığını ustasına söylediğinde ustası ona: “Dört şeyi öğrenmedin. Bunları öğren. O zaman bir şeyler elde etmiş olacaksın.” der:

  • “İçinde Tanrı ile tanışmak ve tanımak için istek olsun.”
  • “Kendin için bir şeyler isteyecek kadar bencil olma.”
  • “Bütün öfkenden ve bağlarından kurtul.” 
  • “Düzenli olarak meditasyon yap. Yalnızca bu dört şeyi yaptığın zaman mükemmel olabilirsin.” 

Bunları dedikten sonra onun başka bilgeleri ziyaret etmesini söyler ve ekler: 

“Onlarla birlikteyken alçak gönüllü olmalısın. İnatçı ve saldırgan olursan onların bilgisinden yoksun kalırsın. Onlar gözlerini kapatıp meditasyona başlarlar.”

Ziyaretlerinde tam da üstadının dedikleri olur. İnatçı ve saldırgan davranışları nedeniyle bilgelerden -kendince- hiç de hoş olmayan şekilde tepkiler görür. Bunlardan yaptığı çıkarımı şöyle özetliyor:

“Yaşamın bütün  tokatları ve tekmeleri bize bir şeyler öğretir. Nereden gelirlerse gelsinler gizledikleri dersi anlayabildiğimizde her biri birer kutsamaya dönüşür.”

Bilge kişi için kötü olarak tanımlanacak hiçbir şey yoktur. Yaşamdaki her değişiklik bundan nasıl yararlanacağını bildiğinde gelişmesi için bir basamaktır.

Buda

“Bu bilgelerin bana verdiği dersler sayesinde kitaplardan edinilen bilgi ile deneyimlerden edinilen bilginin farklı olduğunu anlamaya başladım. Pek çok zayıflığım olduğunu görmeye başladım ve bu hoşuma gitmedi.” 

Sonunda üstadıma geri döndüm. Bana, “Ne öğrendin?” diye sordu. “Akli bilgim olduğunu; ama bu bilgiye paralel davranmadığımı öğrendim.” 

“Bütün akli bilgileriyle davrananların sorunu budur. Bilgileri ile fazla övünürler. Şimdi bunları nasıl uygulayacağını öğreteceğim, böylece sen de bileceksin.” der.

Bana göre kitabın ve kendisinin de en önemli çıkarımı şu cümlede:

“İnsan yeterli bilgiye sahip olabilir. Ama o bilginin hayata geçirilmesi gereklidir. Bu yapılmadığında bilgi sınırlı kalır. Hepimiz ne yapıp ne yapmamayı biliyoruz. Ama ne olmayı öğrenmek zordur. Gerçek bilgi bilmekte değil, olmaktadır.”

Bunun gibi başka öğütler daha…

Sonsöz

Egoyu, küçükken sokaktan geçen balonculardan aldığım uçan balonlara benzetirim. Uçan balon; dikkatli davranmaz, elinizde sıkı sıkıya tutmazsanız boşluğa doğru uçar gider ya da yavaş yavaş havası sönerek aşağıya inmesi kaçınılmazdır. Aşırı şişen ego da gün gelir ya patlar ya da havası söner.

Yaşadığımız hayatın “normalleri”nin özümüzden kopuş anlamına geldiğini anlamak için Himalayalar’a gitmeye gerek yok. Aynı şekilde özümüze dönüşü gerçekleştirmek için de. Alçak gönüllü, mutlu ve bilge olmak için yine kitabın bölüm başlığından alıntılayayım: 

“Uygulama Mükemmelleştirir.”

Reklam

İlginizi Çekebilir


Yorum

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: