Koan; Zen’de entelektüel süreçlerle çözülemeyen, ancak anlamı doğrudan zihinde patlaması gereken, irrasyonel -mantıksız- bir dilde yazılmış bir kelime, bir cümle ya da bir hikayedir. Yanlış düşünceleri kırmak, derin sezgiyi geliştirmek ve bir farkındalık durumuna ulaşmak için bir egzersiz olarak kullanılır.
Kimi zaman sezgi yoluyla farkına vardığımız birçok şey belki de en çok ihtiyacımız olan şeydir. Farkındalığımızı geliştirmek, bize şeyleri olduğu gibi anlama yetisi kazandırır. Tıpkı Koan gibi farkındalık egzersizleri yapmak, bize bunu verecektir. Bu aynı zamanda üçüncü gözümüzün açılmasının da yoludur.
Çakra kategorisi: Ruh
Yeri: Burun köprüsünün bir parmak üstünde, alnın ortasındadır.
İlgili Bölgeler: Yüz, gözler, kulaklar, burun, sinüsler, beyincik, merkezi sinir sistemi.
İlgili salgı bezleri: Hipofiz
Renk: Lacivert, sarı ya da menekşe
Duyu: Tüm duyular ve duyu dışı algılama
Temel İlke: : Varoluş bilgisi. Sezgi, Aydınlanma, Bilgelik
Değerli taşlar: Lapis lazuli, mavi safir, sodalit
Esansiyel yağlar: Nane, yasemin
Doğrulama sözü: Ben farkındayım, ben bilgeyim

Üçüncü Göz Çakrası’nın İşlevi
Var oluşun bilinçli algılanışı Üçüncü Göz Çakrası yoluyla meydana gelir. Yüksek zihinsel güçlerimizin, entelektüel kapasitemizin, hafızamızın ve irademizin merkezidir. Fizik düzlemde, merkezi sinir sisteminin yönetim merkezidir.
Gerçek rengi berrak bir laciverttir. Ancak sarı ve menekşe de bulunabilir. Bu renkler çeşitli bilinç düzeylerinde farklı fonksiyonlara sahiptirler. Akılcı ya da entelektüel düşünce sarı ışık yaratır. Berrak bir koyu mavi, sezgiyi ve bütünsel düşünceyi temsil eder. Duyu üstü algılama, menekşe tonu renklerle gösterilir.
Yaşamımızdaki her bilinçlenme, öncelikle bilinçaltı duygusal kalıplarla ya da gerçeklik bilgisiyle beslenen düşünce ve hayallerle başlar. Yaradılıştaki tüm bilgiler, saf varoluşta bulunur. Varoluş kendi varlığının bilincine vardığında, yaratıcı gelişim başlar. Özne ve nesne diye bir ikicilik ortadan kalkar. Algılarımızın yarattığı ikicilik ortadan kalktığı zaman her şeyi olduğu gibi görürüz. Özne de nesne de bilincimiz olur. Böylece yaradılışın düzeyleri insan yaşamında belirir ve çeşitli titreşim düzeyleriyle birlikte çakralarla temsil edilirler. Bu farkındalığın gelişimi içimizde ve üzerimizde meydana gelir.
Yaşamımızdaki düşüncelerin çoğu çözümlenmemiş duygusal kalıplarla kontrol edilir. Kendimizin ve diğerlerinin fikirlerine ve ön yargılarına göre şekillenir. Bizi şekillendiren algılarımızdır. Zihnimiz, algılarımız yoluyla duygu yüklü düşüncelerimize hizmet eder. Bu düşünceler, dışarıdan algıladığımız ve yaşadıklarımız; gerçekte öznel gerçekliğimizi oluşturur.
Bilincimizi geliştirerek ve üçüncü gözü açarak, bu süreci daha iyi denetleyebiliriz. Aynı zamanda fiziksel gerçekliğin ötesindeki tüm yaradılış düzeylerine ulaşabiliriz. Bunun bilgisi bize sezgi, altıncı his ya da aşırı duyarlı işitme, hissetme şeklinde ulaşır. Önceden belirsizce şüphe ettiğimiz şeyler, şimdi daha açık bir şekilde algılanır.
Uyumlu Çalışma Belirtileri
Günümüzde, gelişmiş bir bilinç düzeyiyle birlikte bütünüyle açık üçüncü göze sahip çok az insan vardır. Üçüncü Göz Çakrası, gelişimini tamamlamamış olsa bile, diğer çakraların herhangi birinden daha uyumlu çalışabilir. Bu kendini aktif bir zihin ve gelişmiş entelektüel yetenekler şeklinde gösterir. Bilimsel araştırmaya ilgi ya da felsefi gerçekleri tanımlayabilme, kısmen açık ve uyumlu çalışan Üçüncü Göz Çakrası’nın bir belirtisi olabilir.
Tam gelişmiş bir görselleştirme kapasitesine ve çoğu şeyi sezgisel olarak anlayabilme yeteneğine sahip olabilirsiniz. Görünen dünyanın, ruhsal ilkenin simgesi olarak fiziksel düzeyde belirdiğini fark edersiniz. Düşünceleriniz idealler ve hayaller üzerine kuruludur. Zaman içerisinde onların gerçekleştiğini fark edersiniz. Üçüncü Göz Çakrası ne kadar çok gelişirse, düşünceleriniz aynı ölçüde gerçekliğin iç farkındalığına yönelir.
Dünyayı değişik şekilde algılamaya başlarsınız. Kalıplaşmış düşüncenin sınırlamaları ortadan kalkar. Düşünme tarzınız gelişen farkındalık yeteneğinizle bütünleşir.
Fiziksel dünya saydam görünür. Duyu üstü algılarınız o kadar açıktır ki dıştaki şeylerin yüzeylerinin ötesinde çalışan enerjileri doğrudan algılarsınız. Sezginiz ve iç görünüz gerçekliğin tüm süptil düzlemlerine giden yolu açar.
Blokaj Belirtileri
Üçüncü Göz Çakra’sı iyi çalışmıyorsa ya da dengesizse; zihinsel alan fazlasıyla ortaya çıkar. Yaşamınız neredeyse bütünüyle akıl ve düşünce yoluyla belirlenir. Hayatınızın tüm yönlerini entelektüel bir tavırla düzene sokmaya çalışır, yalnızca akılcı zihninizle algılarsınız. Gelişmiş entelektüel yeteneklere ve üstün bir analiz kapasitesine sahip olabilirsiniz. Ancak bütünsel bakış açısından ve yaşadıklarınızı doğal dengenin kozmik kanunlarıyla bütünleştirme yeteneğinden yoksun olursunuz.
Aklın anlayabileceği ve bilimsel yöntemlerle kanıtlanabilen olguları tanır, ruhsal iç görüyü, bilim dışı ve gerçek dışı bulduğunuz için reddederseniz.
Yalnızca güç göstermek ya da kişisel ihtiyaçları gidermek için insanları ya da olayları, zihin gücüyle etkilemeye çalışırsınız. Bu durum, dengesiz bir Solar Plexus Çakra’nın, az gelişmiş Kalp Çakrası ve Taç Çakra’nın belirtisidir.
Çözümlenmemiş duygusal kalıplar nedeniyle, algıladığınız süptil düzeylerdeki bilginin gerçek anlamını kavrayamazsınız. Bu durum, kendi hayal gücünüzle birleşir. Onların tek gerçeklik olduğunu düşünür, dış dünyaya yansıtırsınız. Sonuç olarak, gerçeklikle bağınızı koparırsınız.
Üçüncü Göz Çakrası yetersiz çalışan birinin kabul edeceği tek gerçeklik, dışarıda görünen dünya olacaktır. Yaşam, maddi arzular, fiziksel ihtiyaçlar ve gizli kalmış duygularla dolu olur. Ruhsal gerçekleri hayal ürünü olarak gördüğünüz için reddedersiniz. Düşünceleriniz kurulu toplum düzenine göre ayarlanmıştır.
Zor koşullarda kolaylıkla bocalar, unutkan olabilirsiniz. Daha ileri aşamalarda, düşünme tarzınız karmaşıklaşır ve çözülmemiş duygusal kalıpların etkisine girer.
Yazarın Notu:
Akılcı ve bilimsel yaklaşımın tanınmadığı dünyayı kabul edemeyeceğimiz gibi. bilimin ilgi alanına girmiyor diye o şeyin gerçekliğini tanımamamız doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Aydınlanma ve bilgelik yolunda olanların bunu anlatabilmelerinin yolunu, yine bilime dayandırma çabalarını da doğal karşılıyorum. Her şeyin altında akıl ve bilim arayanların hayata ve kendilerine karşı farkındalık ve iç görü geliştirmelerinin yolu, bakış açılarını değiştirmektir. Bunun için en iyi yöntem, başlangıç zihnine sahip olmaktır. Saf, yalın, yansız bir zihin, ön yargısız bir bakış açısı bizi barışa ve iç huzura yaklaştırır.
Yorum