Her şey düşünce olarak başlar. Sözünü etmediğimiz her düşünce beynimizde soyut bir yer tutar. Ağzımızdan çıktığında ve yazdığımızda sözümüz olur. Düşündüklerimizi yaparsak davranışlarımız olur. Düşüncelerimiz artık somutlaşmıştır. Bizim ve herkesin bildiği, gördüğü, duyduğu bir gerçeklik olmuştur.
Davranışlar düşüncelerin görünür hâlidir.
Davranışların seni sen yapar.
Düşünce bizim gücümüzdür. İstediğimiz şeyi yaratmak için ihtiyacımız olan bütün güce -beyne- sahibiz. Beynimizin nasıl çalıştığını bilirsek kendimizi ve hayatımızı nasıl iyileştirebileceğimizi de anlamış oluruz.
Bilinçsiz zihnimiz her gün milyonlarca bilgiyi işler. Göz kırpmak, nefes almak gibi temel görevleri vardır. Bunları otomatik olarak yapar.
Bilinçli zihnimizin milyonlarca bilgiyi tutma kapasitesi yoktur. Bu nedenle ona iletilecek bilgiler bir süzgeçten geçmelidir. Bu süzgeç bilinçli zihnin yardımcısıdır.
O, hayatımızın gündemini düzenler. Gereksiz bilgileri süzer, işe yarar bilgileri -ulaşmak istediğiniz yere ulaşmanız için- kullanır. Hayatınızı istediğiniz yöne yönlendirecek önemli kararları nasıl işleyeceğine odaklanmak için bütün enerjisini kullanır. Beynimiz durumu değerlendirir ve sonra biz farkına bile varmadan seçenekleri açıkça vurgular.
Bilinçli zihninin yardımcısı; bir hedefe ulaşmak için odaklanmaya ihtiyaç duyar. Bunu yapabilmesi için amacımız ile ilgili olan bilgileri ona vermemiz gerekir.
Peki bu yardımcı, bizim ne istediğimizi nasıl biliyor?
Bunun basit bir yanıtı var: Baskın duygunun arkasından gidiyor.
Duygu ve düşüncelerimiz bizim yönergelerimizdir. Yardımcımız, patron/yönetici olarak bizim yönergelerimizi izler, onları özenle yerine getirir. Duygu ve düşüncelerimiz; yardımcımıza neye odaklanması gerektiği konusunda yol gösterir.
Baskın duygular; uzun süre devam eden duygulardır. “Yapamam” dediğimiz her şeyde bu baskın duygu, bizi bu yönde yönlendiren duygu olur. Nöronlardan meydana gelen yardımcımız işini iyi yapan bir profesyoneldir. Yönergelerimiz onun için bir emirdir. Her baskın duygunun verdiği komut titizlikle ele alınır. Sonuçlarını anında masamızda -bilinçli zihnimizde- buluruz.
Almayı çok istediğiniz pahalı bir araba var diyelim. Dergilerde, internette resimlerine bakıp duruyor, kendinizi onu kullanırken hayal ediyorsunuz. Ona kavuşmak için para biriktirmeye çalışıyorsunuz. Bir süre sonra o arabayı her yerde görmeye başlarsınız.
Neden mi?
Artık yardımcınız arabayı satın alma konusundaki isteğinizi biliyor. Ona baskın duygunuzla komutu verdiniz. O da sizin için süzme işlemine başladı. O arabanın sizin için ne kadar önemli bir yeri olduğunu biliyor. Sahip olmayı istediğiniz arabayı her yerde görmeye başladınız. Oysa biliyorsunuz, arabayı sizden önce satın alanlar vardı, onlar hep çevredeydi. Ancak siz bunun farkında değildiniz.
Süreğen hislerimiz ve düşüncelerimiz bize baskın duygu yaratır. Bu duygu her neyse yardımcımıza bizi odaklaması için yardım etmesini söyler. Sonuç olarak, baskın duygular baskın davranış olur.
İyi hissettiğiniz ve dilediğiniz mükemmel hayatı yaşamak istiyorsanız düşüncelerinizin gücünün farkında olmalısınız. Güçlü bir kişisel yönetim için düşüncelerinizi kontrol edebilmelisiniz.
Kişisel yönetim gücünü düşüncelerimizden alır. Düşüncelerimiz kişisel gücümüzü besler. Onu harekete geçirmek için somutlaştırırsak, bizi istediğimiz hayatı yaratmak için ilerletir.
Ne düşünürsen O’sun. İstediğiniz baskın duyguyu yaratmak için düşüncelerinizin gücünü kullanın. İyi hissetmek iyi planlanmış bir kişisel yönetimle olur.
Kendinizi yönetmek için bir eylem planınız olmalıdır. Tıpkı, işinizde ya da ders çalışırken yaptığınız gibi bir hedefiniz olmalıdır. Bu hedef odaklanmanıza, bilinçli zihninize baskın duygu yaratarak yardım eder. Hedefe ulaşmak için daha önce farkında olmadığınız, görmediğiniz -beğendiğiniz spor arabayı her yerde görmeniz gibi- fırsatları görmenizi sağlar.
Neden Bir Eylem Planınız Olmalı
Yaşayabileceğinizden daha az bir hayatla yetinmek için bulunacak küçük oynama tutkusu yoktur.
Nelson Mandela
Sosyal medyada gördüğünüz motivasyon sözlerini ne kadar paylaşırsanız paylaşın, aynaya, buzdolabına doğrulama sözleri yapıştırırsanız yapıştırın istediğiniz mükemmel hayatı yaşamak için bunların yeterli olmadığını hepimiz görüyoruz.
Çoğu insan gibi huzurlu, güvenli, stresten uzak bir yaşam istiyorsunuz. Belki bir ev, iyi bir kazanç, severek yaptığınız bir işinizin olması, sizin için mükemmel yaşamın tanımı.
“Bir şeyi çok istersen, olur.” sözünü hatırlayalım.
Gerçekten bir şeyi çok istediğinizde, hemencecik oluveriyor mu?
Yoksa bu da sosyal medyada gördüğümüz, bizi gaza getirmeye çalışan sözlerden biri mi?
Ya da evreni küstürecek bir şey mi yaptınız?
Neden hayatta gerçekten istediğiniz şeyler için tezahür etmek (manifesting) işe yaramıyor?
Gerçekte, bunun için işe yaramıyor diyemeyiz. Evrene, istediğiniz mükemmel hayatı size vermedi diye kızmak yerine, neden kaybolup gittiğinizi anlamaktan söz ediyorum.
Öncelikle bundan kaçınalım ve gerçekçi olalım.
Şimdiye kadar, A noktasından (sevmediğiniz yer) B noktasına (olmak istediğiniz yere) gitmeye çalışıyordunuz. Çoğu zaman, A noktasına çok daha yakınsınız.
Neden?
B noktasına ulaşmak için bir yol haritanız var mı?
Yol haritası, tıpkı işinizde proje geliştirirken hazırladığınız bir plan gibi. Ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini bildiğiniz, adımlarını tek tek ayrıntılandırdığınız bir plan. Size boşa zaman harcatmadan, tüm adımlarını önceden belirlediğiniz, sizi doğrudan hedefe ulaştıracak bu planla başarı kaçınılmazdır.
Bunun benzerini hayatınızı iyileştirmek için de yapamaz mısınız?
İşiniz için yapabiliyorsanız, kendiniz için de bunu yapabilirsiniz. Bunun için; istekli olun ve alıştırma yapın.
Bunu bir oyun gibi düşünün. Kazanmak istemediğiniz bir oyunu oynamak istemezsiniz. Oyunu kazanmak için ise, oynamaya istekli olmalısınız. Kazanmak için olabildiğince alıştırma yapmalısınız.
Emekleme döneminden yürüme dönemine geçişin ilk adımı, başarıyla sonuçlanmaz. Sonra, daha sonra ve daha sonra… O küçük bedenimizle yılmadan, usanmadan deneriz. Biliriz ki, bunu yapmak bize mükemmel hayatın kapısını açacaktır.
Sahip olamamaktan yakındığınız mükemmel hayatı gerçekten istiyorsanız yapmanız gereken uygulama türü budur.
Bu kurala uyarsanız, tezahür ettiğiniz şey gerçek olmak üzeredir.
Ancak önce, tezahür etmenin (manifesting) temel taşlarına bakalım.
“İyi Hisset” Eylem Planı (Manifesting) Nasıl Olmalıdır
Bir eylem planı bizi, ulaşmak istediğimiz yere (A noktasından B noktasına) ulaştıracak adımlardan oluşur. Yazılı olduğu için somuttur. Düşüncelerimizi kağıda döktüğümüz için görür, okuduğumuz zaman işitiriz. Duyularımızı harekete geçiren bu planla, hedefimize ulaşmak için belirlediğimiz süreyi ve ona ulaşmak için ne kadar süre olduğunu açıkça görebiliriz. Buna göre çalışma biçimimizi, tutumumuzu belirleriz.
İşinizde ya da okulda planlı olabiliyorsanız, iyi hissetmek ve dilediğiniz hayata ulaşmak için de bunu yapabilirsiniz.
Kendi yönetiminiz için oluşturacağınız eylem planının işe yaramasını -başarılı olmasını- istiyorsanız, bunlara dikkat etmelisiniz:
- Bilinçli zihninize verdiğiniz yönergeler: Hatırlayalım; süreğen olan duygular baskın duygumuz oluyordu. Olumsuz duygular, olumsuz tarafta olmamıza ve bilinçli zihnimizi olumsuzluklara odaklamamıza neden olur.
“İşimi sevmiyorum.”
“Yeterince para kazanamıyorum.”
“Ben değersizim. Bunu yapamam.”
Bunların yerine, zihninizi olmasını istediğiniz şeylere odaklamalısınız.
- Doğru hedef seçimi: Hedefinize ulaşmak için odaklanacağınız baskın duygunun sizi harekete geçirmesi gerekir. Önünüze fırsatlar çıktığı halde siz bunları değerlendirme konusunda isteksizseniz, bu sizin için doğru hedef değildir. Bugün iyi hissetmiyorsanız iyi hissedebileceğiniz duruma gelebilmeniz için size yol göstermelidir.
- Tek bir hedefiniz olmalı: Aynı anda birden fazla şeyi isteriz. Bunların hepsini arzu ettiğimizde bilinçli zihnimizde karışıklık yaratırız. Bu nedenle; tek hedefe odaklanmak, diğer isteklerimiz için ayrı bir eylem planı yapmak çok önemlidir. İyi hissetmek ve hayatınızda istediğiniz olumlu şeylere yer açmak için işe yarayan eylem planları yapmaya alışana kadar tekil planla ilerlemelisiniz.
- Size özel olmalıdır: Eylem planı, başkasına ait olmamalıdır. Herkesin ulaşmak istediği bir yer vardır. Ancak hepimizin yolculuğu farklıdır. Yolculuk sırasında karşılaşılan olaylara verilen tepkiler kişiden kişiye göre değişir. Doğal olarak hedefler ve ulaşmak istenilen yer de öyle. Bu eylem planının her parçasının doğru yerde olması ve kurgulanması gerekir. Yoksa kendinizi yönünü şaşırmış pusula gibi ulaşmak istediğiniz yerden epey uzakta bulursunuz.
Öyleyse bu, senin eylem planın olmalıdır.
Eylem Planının Ögeleri
Eylem planını oluşturan beş öge vardır. Bunların hepsi sizi varmak istediğiniz yere ulaştırmak için -odak noktasını aynı yerde tutmaya çalışmak için- bütünün bir parçasını oluştururlar. Eylem planının her ögesi birbiriyle uyumlu şekilde, birbirini destekleyerek çalışmalıdır.
1. Odak

Tek bir odak noktası seç
Eylem planının ana ögesi odaktır. Harekete geçmek için bir amaç olmalıdır. Odak noktası; fitili ateşleyen kibrittir. Kibriti çaktığınızda -odağınız oluştuğunda- geriye fitili ateşlemek kalır.
Odak, baskın duyguyu bilinçli zihnimize iletir. Baskın duygu bize nasıl hissedeceğimizi söyler. Hayatınızı iyileştirmek istiyorsanız seçtiğiniz odak noktasının sizi olmasını istediğiniz şeye ulaştırması gerekir. Patron siz olduğunuza göre yardımcınızın sizin ne istediğinizi bilmesini sağlamalısınız ki önünüze istediğiniz dosyalar gelsin.
Gereksiz ve isteğinizle ilgisi olmayan bilgiyi görmek istemezsiniz. İşte doğru odaklanmak bu kadar önemli.
Odağınızda hep uğradığınız haksızlıklar, çektiğiniz zorluklar, yaşadığınız olumsuzluklar olduğunda vardığınız yer düşünceleriniz ve hissettiklerinizle aynı olur.
Her şeyden önce tek bir odak noktanız olmalıdır. Birden fazla şeye odaklanmaya çalışırsanız bu zihninizde karmaşıklık, çelişki yaratır, yolunuzu şaşırırsınız.
Yardımcınızın kafası karışır. İşinize yaramayan, sizi amacınızdan uzaklaştıracak bilgileri önünüze koymaya başlar.
İşinizi sevmiyorsunuz. Aldığınız ücretten daha fazlasını hak ettiğinizi düşünüyorsunuz. Onca yıldır çalışıyorsunuz ve kariyer basamaklarını -bazıları gibi- hızlı çıkamıyorsunuz. İş değiştirmek istediğiniz halde iş değiştirmek sizin için olanaksız.
Öyleyse içinde bulunduğunuz koşulları değiştirmeye çalışmak yerine kendinizi değiştirmek, iyi hissetmek için daha iyi bir yoldur.
Kendinize odaklanacağınız -iyileşmenizi sağlayacak- bir amaç seçin. Basit, tek, karmaşık olmayan.
2. Minnettarlık

Gerçek minnettarlık hissini yaşa
Minnettarlık çoğumuz için o kadar da kolay bir şey değildir.
Kaç kişi kendisine yapılan bir iyilik için kolaylıkla teşekkür edebiliyor?
Kim bilir, belki de kendimizle ilgili konularda minnettarlık eksikliği yaşadığımız için bunu başaramıyoruzdur.
Gerçekten minnettar olmak için bunu derinlerde hissetmelisiniz. Bunu başaramazsanız bu sıradan bir teşekkür, inanmadan yaptığınız bir davranış olur. Gerçek minnettarlık için kendinizi isteklendirmelisiniz. O zaman minnet duygusunu istediğiniz şeye aktarmak daha kolay olacaktır. Bunun için sahip olduklarınıza ve başkalarının sahip olmadıklarına bakabilirsiniz.
Sizin yerinizde olmak isteyen kim bilir kaç kişi vardır. Araba sahibi olmak isteyen ve o arabayı satın alacak yeterli geliri olmayan, uzuvları olmadığı için araba kullanamayanları düşünün.Sahip olduklarına sahip olabildiğin için şükretmek, çok istediğin bir şeye sahip olduğunda yaşayacağın duygunun ta kendisidir.
Minnettarlık bir şeyin farkına varmak demektir.
Sahip olduklarının farkında ol, minnettar ol.
3. Davranış

Odak noktasıyla uyumlu enerjiyle doğru davranışı yakala
Hepimiz enerjiyiz. En ufağından en büyüğüne kadar bildiğimiz her şey enerjidir. Düşüncelerimiz ve duygularımız da öyle.
Davranışlar düşüncelerin görünür hâlidir. İstediğimiz şeylere odaklanırken, düşünmek zorundayız. Dolayısıyla enerji seviyemiz, hayatımızı nasıl yaşadığımız konusunda büyük rol oynar.
İstediğiniz şeyin enerjisi ile sizin enerjiniz aynı mı?
İçinizde istediğiniz şeylerin enerji seviyeleriyle eşleşen uyumlu enerji varsa, bu onu gerçekleştirebileceğiniz anlamını taşır. Enerjiniz düşükse ve bir maratona katılmak istiyorsanız, aynı enerji seviyesine sahip olmak için önemli bir enerji artışına ihtiyacınız olacaktır.
Çaba gösterdiğiniz şeye yaklaşmak için enerjinizin ona eşit olması ya da artması gerekir.
Düşüncelerimiz ve duygularımız davranış biçimimizi belirler. İyi hissettiğimizde bu, davranışlarımızın olumlu tarafta olacağı anlamına gelir.
Mutsuzsak kendimizi iyi hissedebilir miyiz?
Diyelim ki çok istediğiniz yeni bir proje görevini size değil, başka bir arkadaşınıza verdikleri için mutsuz oldunuz. Arkadaşınıza, çevrenizdeki herkese ve işinize bile bunu yansıttınız. Böyle sürdürerek yaptığınız işte daha ileriye gideceğinizi düşünemezsiniz. Çünkü enerjiniz o işe karşı düşük, onunla aynı seviyede değil. Bununla devam edebilirsiniz ancak başarılı olamazsınız. Ne işinizde ne de tüm hayatınızda.
Kendinizi iyi hissetmeyebilirsiniz. Bunu görmezden gelemezsiniz. Size kendinizi iyi hissettirmeyen duygulardan kurtulmak için ortaya çıkmalarına izin vermelisiniz. Böylelikle onların sizi bırakıp gitmesine izin vermiş olursunuz.
Görevi alamadığınızda hissettiğiniz mutsuzluk duygusunu süreklileştirirseniz -baskın duygunuz olursa- bu, sizin baskın davranışınız olur.
Oysa siz işini iyi yapan ve takdir edilen birisiniz. Mutsuzluk duygusuyla ilerlerseniz önceki durumunuzu nasıl sürdürebilirsiniz?
Bu kendi kendini sabote etmek olur.
İstediğinizi elde etmek istiyorsanız onun tarafında durmanız gerekir. Mutsuzluk ve hayal kırıklığıyla başarılı olamayacağınıza göre hayatınıza heyecan ve istekle devam etmek sizi amacınıza daha çok yaklaştırır.
Baskın duygunuz olumlu tarafta olursa bu kişisel isteğinizi artırır. Baskın duygu sizi arzu ettiğiniz davranışa götürmelidir. Bunun için eylem planındaki diğer iki maddeyi hatırlayın: Odak ve minnettarlık.
Bu ikisi birleştiğinde sizin doğru davranışınız olur.
Şimdi, doğru davranışı bulmak için baskın duygunuzla arzu ettiğiniz duyguyu karşılaştırın.
O kadar iyi hissetmeseniz bile kendinizde iyi hisler uyandırmaya alışmalısınız. Evet, bunu alışkanlıkla elde edebilirsiniz.
Unutmayın, davranışlarımız bizim alışkanlıklarımızdır.
4. Sözcükler

Odak noktasıyla uyumlu sözcükleri seç
Sözcükler -ses- de enerjidir. Boşlukta ses dalgalarının titreşimi yoluyla yayılır. Bir sesi çıkardığımızda bir titreşim taşır. Olumlu sözcüklerle olumsuz sözcüklerin farklı titreşim seviyeleri vardır.
Sözcükler yankı gibidir. Ağızdan çıktığında çevrede dolanarak kulağımıza -bize- geri döner. Olumsuz sözcükler kullanırsak duyacağımız sesten -yankıdan- olumlu etkilenmeyi bekleyemeyiz. Olumlu sözcükler kullandığımız zaman bunun çevredekiler tarafından olumlu ve hoş karşılandığına sıkça rastlarız.
Sözcükleri cümle içinde nasıl kullanacağımıza biz karar veririz. Kendimiz, başkası ya da başka bir şey hakkında ne hissedeceğimizi yönlendiririz. Sözcükler ağzımızdan çıkmasa da zihnimizde bir yankı yaratır. Yankının etkisi sözcüklerin olumlu ya da olumsuz olmasıyla yakından ilgilidir. Olumsuz sözcükler seçtiğimizde bu, zihnimizde bir gerçekliğe dönüşür. Bunu söyleyen kişi olarak -kendimiz- incinmeyi çoğaltırken, iyileşmeyi geciktiririz. Mutsuzluk ve hayal kırıklığını baskın -sürekli- duygumuz haline getirerek odaklanırsak bu, kendimizle olumsuz bir konuşma yapacağımız anlamına gelir.
Arzu etmediğimiz davranışlarla doğru davranışı yakalamak olanaklı olmayacaktır.
Eylem planını oluştururken önce bir odak belirlediniz. Sonra bunun için minnettarlığınızı dile getirdiniz ve odaklandığınız konudan sapmamak için doğru davranışların ne olacağını belirlediniz. Sıra bunu sözcüklere dökmekte:
“İyi ve yetenekli bir proje yöneticisi olarak yeni projeler için her zaman hazır olacağım.”
Kendinize bu sözleri söylediğinizde mutsuzluk hissetmeyeceğinizi biliyorsunuz. Gerçekten hedefinize ulaştığınızda aynı mutluluğu yaşayacaksınız. Yeter ki bunu isteyin.
Kişinin en iyi dostu da düşmanı da kendisidir. Söylediklerinizin ya da düşündüklerinizin arzu ettiklerinizle aynı olduğundan emin olun!
Bunu yapamazsanız o zaman iyi hissetmek için yaptığınız bu eylem planı bir işe yaramayacaktır. Planın her ögesi birbiriyle uyumlu bir şekilde birleşerek sizin şarkınızı söylemelidir.
“Ben değerliyim.”
“Ben sevilen biriyim.”
“Ben minnettarım.”
Kendi kendinize konuşarak bu doğrulama sözlerini söyleyin.
Her zaman, koşulsuz ve içtenlikle.
“Mutluyum” diye düşünüyor ve sonra “İşimi sevmiyorum, akşam olsa da eve gitsem!” diyorsanız, bilinçli zihninizin yardımcısı sizin için neyi süzgecinden geçirip önünüze çıkaracağını şaşırır.
O andan sonra odak noktanız şaşmaya başlar: Sizi mutluluk veren amacınıza mı yoksa seçtiğiniz olumsuzluğa mı ulaştırsın.
Gün boyunca zor zamanlar yaşayabilirsiniz, birine sinirlenebilirsiniz. Bu çok doğaldır. Zihninizde “Mutluyum” diye onaylar ve ardından “Eve gidince yeni bir iş arayacağım.” dediğinizde, bu sizin nasıl hissettiğinizi önemsemediğiniz anlamına gelmiyor. “Mutluyum, yeni bir iş arıyorum.” diyerek yardımcınıza size nasıl yardımcı olacağıyla ilgili iyi bir ipucu veriyorsunuz.
Kendi kendinize yüksek sesle ve hedefinizle uyumlu sözleri söylediğinizde düşüncelerinizi daha güçlü bir şekilde desteklemiş olursunuz. Kendinizle zihinsel olarak konuştuğunuzda kullandığınız sözcüklerle, kendinizle yüksek sesle konuştuğunuzda kullandıklarınız aynı ve uyumlu olmalıdır.
“Yeni bir iş arayacağım.”
“Yeni bir iş arıyorum.”
“Yeni bir iş aradım.”
Bunlar yardımcınıza amacınızla ilgili istekli olduğunuzu ve yüksek inanç bildiren cümlelerdir. Bu şekilde ona olumlu ve istediğiniz amaca doğru yönlendiren sözler söylemiş oluyorsunuz.
“Yeni bir iş aramak istiyorum.”
“Yeni bir iş aramam gerekiyor.”
“Yeni bir iş aramaya çalışıyorum.”
Bu sözlerle yardımcınıza niyetinizin güçlü olmadığını, kaçış için fırsat yaratmasını söylüyorsunuz.
Buna izin vermeyin!
Zihinsel ve sesli konuşmanın destekçisi, yazılı olanlardır. Düşüncelerinizi yazılı olarak anlattığınızda somutlaşırlar. Yazılı olan her düşünce görünür ve bilinir. Bu, düşüncelerinizi yaratma biçiminizdir.
Yazdıklarınız, düşünceleriniz ve sözlerinizle uyumlu olmalıdır.
Olumlu sözcükler bizi yukarı çeker. Olumsuz her sözcük bize saplanan hançer gibidir. Her biri kapanması güç yaralar açar, iz bırakabilir. Bu bizim olumsuz gerçekliğimizin içinde kaybolmamıza neden olur. Kim kendini hançerlemek ister ki!
“Keşke yapsaydım!” dediğinizde; bugün geçmişte yapmadıklarınız için üzülerek kendinizi hançerlemiş olursunuz. Gerçekte o, geçmişte “yapmamayı tercih ettiğiniz” davranışınızdır.
“Keşke yapmasaydım!” dediğinizde, yine kendinizi hançerlemiş olursunuz. Geçmişte “yapmayı ya da yapmamayı tercih ettiğiniz” davranışlar, bugün sizi yarattığınız hayattan sorumlu kılar.
Keşke’lerimizden şüphesiz biz sorumluyuz. Hayatınızın sorumluluğunu alın ve kendinize keşkesiz bir hayat yaratın.
Sözcükleriniz sizin seçiminizdir.
İyi hissettiğiniz bir hayatınız olsun istiyorsanız asla keşke demeyin!
Yapmayı ve yapmamayı tercih ettiklerinizle tüm hayatınızdan siz sorumlusunuz.
5. Eylem

Fitili ateşle
Hatırlarsanız, odak konusunu anlatırken şu örneği vermiştim: “Odak noktası; fitili ateşleyen kibrittir. Kibriti çaktığınızda -odağınız oluştuğunda- geriye fitili ateşlemek kalır.”
Eylem planının her ögesi birbiriyle uyumlu şekilde -birbirini destekleyerek çalışmalıdır. Bu adıma kadar bunun için uğraştınız. Bu uğraşı, -fitili ateşleyecek güce ulaşmak için- kibrit sönmesin diye verdiniz.
İyi hissetmek için kibrit hep parlamalı.
Çok istediğimiz bir şeye sahip olamamanın hayal kırıklığıyla yaşadığımızda bizi asıl hedefimize ilerletecek gücü bulamayız. Yüzmek yerine hangi kıyıya vuracağımızı bilmeden kendimizi dalgalara bırakırız.
Kısacası fitili ateşleyemeyiz. Çünkü çaktığımız o kibrit sönmek üzeredir.
Çok istediğiniz o görevi başkasına verdiklerinde mutsuzluk ve hayal kırıklığı duygularını süreklileştirmeden eskisi gibi çalışmaya devam ettiğinizde, hedefinizi destekleyen çalışmalar yapmış olursunuz.
İyi ve yetenekli bir proje yöneticisi olarak yeni görevler için her zaman hazır olduğunuzda, hem kendinize hem de görevi alamamanın sizin üzerinizdeki etkisini merak edenlere şunu diyorsunuz:
Eyleme geçtim.
Ne zaman mutsuzluk, hayal kırıklığı gibi bir duyguyla savrulursanız, bu soruyu kendinize sorun:
Bu davranışım beni hedefime yaklaştıracak mı yoksa daha uzağa mı götürecek?
İşini iyi yapan, yetenekli biri olmayı sürdürmek istiyorsanız olumsuz tarafı seçmemelisiniz.
Olumsuz tarafı seçerek de işinizi yapmaya devam edebilirsiniz. Sizi iyi bir proje yöneticisi olmaktan -odak noktanızdan- uzaklaştıracak her duygu ve düşünce yardımcınızın karışmasına ve size istemediğiniz dosyaları vermesine neden olacaktır.
Bunun için onu suçlayamazsınız. Patron sizsiniz, emri ona siz verdiniz.
Eyleme geçmenin önündeki en büyük engel sizsiniz. Sizi engelleyen ve hedefinizden uzaklaştıran duygu ve düşünceleri ortadan kaldırın. Ve bunu gerçekten isteyin.
Artık eyleme geçme zamanı.
“İyi ve yetenekli bir proje yöneticisi olarak yeni projeler için her zaman hazır olacağım.”
Bu doğrulama sözünü kendi yaşamınıza uyarlayın.
Bunu onaylayın, yüksek sesle söyleyin ve yazın.
Sonsöz
Eyleme geçmiyorsanız hayatınızı iyileştirmek ve iyi hissetmek için bir çaba göstermiyorsunuz demektir. Yaptığınız onca şeye karşın eylemleriniz iyi hissetmenizi sağlamıyorsa -sizi harekete geçirmiyorsa- eylem planında eksiklikler ve karmaşıklık olabilir. Eylem planı; sizi bugün bulunduğunuz yerden, ulaşmak istediğiniz yere taşımalıdır.
Eylem planını doğru belirlemezseniz ya hedefinize ulaşamazsınız ya da istemediğiniz yere ulaşırsın.
Artık gerçekten iyi hissetmek için beş ögelik eylem planını zaman kaybetmeden oluşturabilirsiniz. Bu plan yazılı ve bir strateji temelinde olduğu için uygulanabilirliği konusunda sizi daha güçlü bir şekilde destekler. Tüm ögeleri tam anlamıyla yerine getirirseniz istediğiniz hedefe ulaşmamak için bir neden yoktur.
Kazananlar asla pes etmez ve pes edenler asla kazanamaz.
Vince Lombardi
İstediğiniz hayatı yaratmak, iyi bir eylem planıyla gerçek olabilir. Ve şüphesiz bu iyileşmenin gerçekleşmesi için güçlü inançlılık ve isteklilik gereklidir. Bunu kendinize öyle güçlü bir şekilde söyleyin ki yardımcınız sizin için hemen çalışmaya başlasın.
Yorum