Korkudan Kurtulmak Özgürlüktür

Korkudan Kurtulmak Özgürlüktür

Size Swami Rama’dan bahsetmiş ve onun kitabından alıntılayarak yazdığım, “Alçak gönüllü, Mutlu ve Bilge Olmak” isimli makalemi sizinle paylaşmıştım. Yazarın bir başka kitabı “Korkudan Kurtuluş” da derslerle dolu. Yazarın yaşamı doğuda -Himalayalar’da- geçtiğinden seçtiği konuyu anlatmak için verdiği örnekler de o bölgenin ve kendisinin yaşam biçimiyle doğrudan ilintili.

Yalnızca o değil, bu kültürden gelen -onun gibi- bilgelerden edindiğim tüm bilgiler de aynı. Bize göre değişik gelen yaşam biçimlerinden edinilecek bilgi ve içgörü olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz derim. Bence insanın “öz”ünü arama ve anlama yolunda başvurulacak en iyi kaynaklar onlarınki. 

Konu her ne olursa olsun, bir konuyu anlatırken kullanılacak en doğru ve geçerli kaynak, kişinin yaşadığı deneyimlerden elde ettiğidir. Deneyim; uygulamadır. Uygulama, bir eylemdir. Sonuç olarak; kanıtlanmış gerçekleri içerir. Her kişinin uygulama boyunca yaşadıkları farklı olabilir. Sonuç, o kişinin kazancıdır. Aslında bu anlamda ortada bir fark yoktur. 

Bu hikayeleri seçmemin nedeni de tam olarak bu. İster modern yaşamın içinde olalım, ister küçük bir kasabada yaşayalım; sonuç hep aynı olur: Deneyimlerimiz, kazaçlarımızdır. 

Başkalarının deneyimleri de bizim kazancımız olabilir. Yine de süreç onlarınkinden farklı gelişebilir. Bu bize, başkalarının bunu deneyebildiğini ve bizim de deneyebileceğimizi gösterir. O güne kadar bulamadığımız cesareti ya da olabilirliği konusundaki düşük inanç seviyemizi yükseltir. Yola çıkmak için geçerli nedenleri bulmamızı sağlar.

Korkunun Etkisi Altında Yaşamak

“Korkudan Kurtuluş” korkularımızın aslında bizim eserimiz olduğunu anlatıyor. 

“Korku bütün düşmanların anasıdır. İçimizde şeytan yaşamaktadır. Korkudan arınmışlık, özgürlük merdiveninin ilk basamağıdır.”

Swami Rama, yılanlardan çok korkmaktadır. Bir yolculuğu sırasında tapınağa sığınır. Kadın, ona kalması için küçük bir kulübe gösterir. Bir süre sonra çevresini yılanlar sarar. Anlar ki onun gerçek bir swami olup olmadığı sınanmaktadır. Oysa, kendisi henüz bir öğrencidir. Kaçıp gitse kadının bir daha swami’lere yardım etmeyeceğini düşünür. (y.n. Günümüzde yitip giden bir davranış. Tam bir kolektif düşünce biçimi.)

Ayrıca kadın aydınlamış birine benzememektedir. O, kulübeye girebildiğine göre kendisinin de girebileceğini düşünür. Ustasının dediği gibi, kımıldamadan oturur ve onları izler. O geceki meditasyon konusu, yılanlar üzerine düşünceye dalmak olur. 

Bu deneyime karşın, yılan korkusunu bir türlü yenemez. Öğrencilerine korkusuzluğun felsefesini öğretirken, yılan korkusu içinde yaşamayı sürdürüyordur. Sonunda şu düşünceden hareketle yılan korkusundan kurtulması gerektiğini kendine telkin eder:

“Seni seven, sayan ve sana bağlanan insanlara nasıl yol göstereceksin? İnsanlara bu korkuyla yol gösteriyorsun. İki yüzlüsün.” (y.n. Birine bir şey öğretmek için, onu bilmek gerekir. Ancak bu, kitabî bilgi değil, yaşanarak öğrenilmiş, uygulanmış ve deneyime dönüşmüş bilgi olmalıdır. Burada dozu yüksek bir öz eleştiri var. Öz saygısını ve öz sevgisini yitirmeden.)

Ustasının yanına gider, korkusunu yenmesi için yardımını istediğini söyler. (y.n. “Ustam hakkımda ne düşünür” demeksizin, zayıf yönünü anlatmaktan çekinmemektedir.) Ustası onu ormana götürür. Yılanlar karşısındadır. Biri eline gelir. Çok korkar ve ustası yılanı kendisine getirmesini söyler. “Seni sokmayacak.” der. 

Onun sözleriyle devam edeyim:

“Yine de kontrol edemediğim korkum içimde büyümüştü. Zihnim, ‘Elinde ölümü tutuyorsun.’ diyordu. Üstadıma inanıyordum ama korkum ona olan inancımdan daha büyüktü. Üstadım, ‘Niçin o yılanı sevmiyorsun?” diye sordu. 

“Sevmek mi?” diye çığlık attım: “İnsan korkunun baskısı altındayken nasıl sevebilir?”

Burada önemli dersler verir:

“Bu, dünyanın durumu ile benzerlik taşır. Eğer birinden korkuyorsanız onu sevemezsiniz. Farkında olmadan ondan hep korkarsınız. Korkunun kaynağı bilinçaltında gelişir.”

Üstadım, “Bak, bu harika bir yaratık. Her yerde sürünüp durmasına rağmen ne kadar temiz ve düzgün. Oysa sen temiz kalamazsın. Her gün banyo yapman gerekir. Yılanlar dünyanın en temiz yaratıklarıdır.” dedi.

“Temiz ama aynı zamanda tehlikeli.” dedim. 

Üstadım, “İnsanlar yılanlardan daha kirli, daha zehirli. Başkalarını öldürebilir ya da yaralayabilirler. Zehirlerini her gün öfke ve diğer olumsuz duygular biçiminde birlikte yaşadıkları insanlara yüklerler. Ama yılanlar bunu asla yapmazlar. Zehirlerini sadece kendilerini savunmak için kullanırlar.”

“Uykuya daldığında parmağını kendi gözüne sokar mısın? Dişlerin dilini ısırır mı? Bütün organlarının senin vücuduna bağlı olduğu gibi bir anlayış var. Bütün yaratıkların bir bütün olduğunu anladığımız gün onların hiçbirinden korkmayacağız.

Korkusu gittikçe azalmaya başlar. “Ben yılanları öldürmüyorsam onlar niye beni öldürsün ki? Yılanlar nedeni olmadıkça kimseyi sokmaz. Beni niye soksunlar? Ben özel biri değilim ki!” diye düşünür. Zihni, yavaş yavaş normal işlevlerine geri döner. Bu deneyimden sonra bir daha yılanlardan korkmaz. (y.n. Olumsuz düşünceleri zihninden uzaklaştırdıktan sonra, zihninin ulaştığı durum olumlu ve çıkış yolunu gösterir düzeye ulaşıyor.)

Yaşadığımız günlere çok uyan, insanların ve hayvanların birlikte yaşamasıyla ilgili sözlerini özellikle aktarmak istiyorum:

“Hayvanların hassasiyetleri çok yüksektir ve hem sevgiye hem de nefrete karşılık verirler. Onları incitmeye niyeti olmayan birinin yanında zararsız ve dost canlısı olurlar.”

“İnsanlar bütün bencillikleri, bağları ve nefretleri ile kendi doğaları ile olan bağlarını kaybediyorlar ve bu hayvanların korkup kendilerini korumak için saldırmalarına neden oluyor. İnsanlar hayvanlara nazik davranmayı öğrenirlerse hayvanlar da onlara saldırmayacaktır.”

“Korku güvensizliği güvensizlik ise zihinde dengesizliği doğurur ve bu da insanın davranışlarına yansır. Bir şeyden korkuyorsanız bunun genellikle hayal gücümüze dayandığını anlayacaksınız. Ama bu hayal bir tür gerçeklik yaratabilir. Korkunun tehlike yarattığı doğrudur ve insanlar kendilerini kendi yarattıkları bu korkudan korumak zorundadırlar. Bütün hayal etmeler sonunda tezahür eder. Bizler genellikle tehlikenin korkuyu getirdiğini düşünsek de aslında tehlikeyi davet eden korkudur. Korku hayal gücümüzün ürettiği en büyük hastalıktır. Ben bütün korkuların ve çelişkilerin deneyimle üstesinden gelinebileceğini gördüm.”

İnanç ve Kararlılık

Yolda yürümek için inanç ve kararlılık gereklidir. Bu iki güç, korkunun olduğu yerde barınamaz. Başka bir deyişle; tam inanç ve kararlılığın olmadığı yerde korku olması kaçınılmazdır. Yazarın deneyiminden verdiği örnek bunu tam olarak açıklıyor. Üstadı ve onun izdeşi olmak isteyen birkaç öğrenci ile birlikte nehre giderler. Üstadı, “Nehri kim geçerse benim izdeşim olur.” der. Öğrencilerden biri aslında bunu yapabileceğini ancak geri dönüp çalışması gerektiğini, diğeri ise yüzme bilmediğini söyler. Swami Rama hiç birşey söylemeden -ki izdeş olmak istediğini de söylememiştir- nehre girer ve timsahların arasında karşı tarafa yüzmeye başlar. O an ki bilinç düzeyini şöyle açıklıyor:

“Nehir çok genişti, birçok timsah vardı ve suyun akıntıları arasında kütükler yüzüyordu. Ama ben bunlarla ilgilenmiyordum. Zihnim, bana verilen görevi yerine getirmeye odaklanmıştı. Kışkırtılmaya bayılıyordum ve bana meydan okunmasını zevkle karşılıyordum. Bu, kendi gücümü sınamam için bana esin kaynağı oluyordu. Yorulduğumda kendimi sulara bıraktım ve böylece nehrin karşısına geçtim.”

İzdeş olmak istediğini söylememişti. Nehrin karşısına geçmek, izdeş olma amacıyla yaptığı bir eylem değildi. Doğal olarak yapabilme gücüne sahipti. İnanç ve kararlılık, onu yolunda ilerlemesi için güdümlüyordu. Bu düşünce biçimi ona “yapamam” değil “Niye yapamayayım?” dedirtiyordu.

“İnanç olmadan da bir düzeye kadar aklî bilgiye sahip olabiliriz. Ama varlığımızın en göze çarpmayan köşelerini ancak inançla görebiliriz. Kararlılık, sizi bütün engellerin bütün hayal kırıklıklarının içinde gören güçtür. İradenizi geliştirmenizi sağlar ki bu hem içteki hem de dıştaki başarının kaynağıdır.”

Başarılı olmak için inanç ve kararlılık iki önemli güç kaynağıdır. İnanç yapabileceğimizi, kararlılık her şartta yapabileceğimizi bize hatırlatır. Bunlar “Yapabilirim, yapacağım. Bunu yapabilecek yetilere sahibim.” dedirten güç kaynaklarıdır. Bu güç kaynaklarını elektrik santrallerine benzetebiliriz. Güç seviyesi yüksek olduğu sürece amaca ulaşmak kaçınılmazdır. Düşük güç seviyesi ya da gücün yitirilmesi bizi amaçlarımızdan uzaklaştırır.

Sonsöz

Korkudan kurtulmak özgürlüktür. Çünkü korku bizi yolumuzdan eder. Korkarak geri durduğumuz her eylem özgürlüğümüzün önünde bir engeldir. Korku engelini aşmak,  onun üzerine gitmeyi gerektirir. Korkudan korkmamak, korkuya meydan okumaktır. 

Korkuya meydan okumak için onu tanımlamalı ve kabul etmeli, bunun bir zihinsel oluşum olduğunu bilmeliyiz. Korku zihnimizin bize oynadığı bir oyun. Bu oyunu kazanmak için zihinsel oluşumun kaynağına inmeliyiz. Oyunu tam ve kalıcı inanç ve kararlılık yoluyla odağımızda “Yapabilirim, yapacağım” düşünce şekli olduğu ve ondan sapmadığımız sürece kazanabiliriz.

Yüksek inanç ve kararlılık seviyemize karşın yolumuzun bizi amacımıza ulaştıracağını nereden bileceğiz?

Başka bir deyişle; ya bu yol bizi amacımıza götürmezse?

Aklımıza bu düşünceler doğduğunda sezgilerimizin gücünü yanımıza alacağız. Sezgilerimiz; bir diğer gücümüzdür, inanç ve kararlılığımızı besler. Onlara kulak verdiğimiz ve geliştirdiğimiz sürece bizi gerçek amacımıza ulaştıracaktır.

Bu hikayelerden yola çıkarak, korkusuzluğun özünde kişisel gücün yattığını  söylemeliyim. Kişisel güç; bizi duyarsızlaştıran, sezgilerimizden uzaklaştıran tüm duygulardan ve oluşumlardan uzak tutar. Bizi bireysel bilinçten kolektif bilince ulaştırır. Korkuların esiri olmadan korkusuzluğa geçişin yolu budur.

Sevgiyle ve farkındalıkla kalın.

Reklam

İlginizi Çekebilir


Yorum

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: