Kaçınma Kabullenme ve İkinci Ok Öğretisi

Kaçınma Kabullenme ve ikinci Ok Öğretisi

“Her şeyi olduğu gibi kabul etmek.” dediğimde, bu size ne anlatıyor? Siz üzerinde düşünürken, ben de yavaş yavaş konuya girebilirim.

Deneyimlerimizin bazılarını bir kenara itmek ya da sıkı sıkı tutmak neredeyse herkes için ortak bir alışkanlıktır.

Hoş olan şeyleri daha çok, hoş olmayan şeyleri daha az isteriz. Bundan daha anlaşılır bir şey olamaz.

Hoş olmayan duygulardan kaçınmak ve onları kendimizden uzaklaştırmak istediğimizde, düşüncelerimizi kendimize çevirmek yerine dışarıya, başka insanlara ya da çevreye yöneltiriz. Örneğin, öfkeliysek düşüncelerimiz karşımızdaki kişinin ne kadar kötü olduğu üzerine yoğunlaşır. Bu olumsuz duyguyu yaşamaktansa kaçınmak isteriz.

Farkındalık açısından bakıldığında bu alışkanlıklar o kadar kökleşir ki kendi başlarına bir yaşam sürdürebilirler. İnsanlar ve durumlarla ilgili gördüklerimizi ve anlayabildiklerimizi sınırlayabilirler. Öyle ki kabullenme; boyun eğme, çaresizlik, doğru ve yanlıştan vazgeçmeyi savunmak olarak anlaşılabilir. İnsanlar kendilerinden görüş sahibi olmamaları ve edilgen olmaları istendiğini hissedebilirler.

Kabullenme, şeyleri şimdide gerçekte oldukları gibi görmektir. Bu, onları sevmemiz gerektiği anlamına gelmez. Bu yalnızca -Budizm’de söylendiği gibi- ikinci oku eklememeye çalışmak anlamına gelir.

Bilinçle bakıldığında, dışarıya yönelik olumsuz düşüncelerimizin genellikle kaçınmaktan kaynaklandığını görebiliriz. Kaçınma zamanla takıntı haline dönüşebilir. Nasıl mı?

Acı Çekmek İsteğe Bağlıdır

İkinci ok benzetmesi, acıyla ustaca başa çıkmayla ilgili iyi bilinen bir Budist öyküsüdür. Buda’nın bir öğrenciye sorduğu söylenir:

“Bir kişiye ok isabet ederse, canı acır mı? Kişiye ikinci bir ok isabet ederse, daha acı verici mi olur?”

Ardından açıkladı:

“Hayatta, her zaman ilk oku kontrol edemeyiz. Ancak ikinci ok, birinciye tepkimizdir. Bu ikinci ok isteğe bağlıdır.”

Acı kaçınılmazdır, acı çekmek isteğe bağlıdır.

Öyleyse, ikinci oka olan tepkimizin kabullenme ya da kaçınma olması bizim elimizdedir. Kabullenme, duygularla dost olma ve onları yönetme becerisidir. Kaçınma, duyguları bir takıntıya dönüştürme biçimidir. İkinci oku ustaca karşılamak, duygularla dost olma ya da onları takıntıya dönüştürme arasında yaptığımız bir seçimdir.

İkinci Oku Ustaca Yönetmek

Benzer ya da aynı olay karşısında hepimiz değişik tepki veririz. Etkilenme derecesi kişiden kişiye göre neden değişir? Bunun zihnin eğitilmesi ile doğrudan ilişkisi vardır.

Kişi bir acı yaşadığında üzülmek, yas tutmak, çılgına dönmek, bedensel olarak kendini dövmek gibi tepki verebilir. Böylece bedensel ve zihinsel olmak üzere iki acı hisseder. Eğitimsiz sıradan zihin, hem bedensel hem de zihinsel olarak acı çeker. O, acı verici duyguya dokundukça direnir. Bu acı verici duyguyla ilgili herhangi bir direnme takıntısı onu saplantı haline getirir.

Eğitimsiz sıradan zihinli kişi, duygusallık dışında acı verici duygudan kaçış göremez. O duygunun doğuşunu, geçip gitmesini, çekiciliğini, sakıncasını, ondan kaçışı olduğu gibi ayırt edemez. Bilgisizlikten kaynaklı bu takıntıyı fark edemediği için, onu saplantı haline getirir. Bir acı hissettiğinde onunla birleşmiş gibi hisseder. Eğitimsiz sıradan zihinli kişi, üzüntüler, acılar, sıkıntılar, umutsuzluklar, acı çekme ve stres ile birleşmiştir.

Eğitimli zihin ise üzülmez, yas tutmaz, çılgına dönmez, bedensel olarak kendini dövmez. Bedensel bir acı hisseder, zihinsel değil. Kişinin yaşadığı acı, ilk oktur. Ona verdiği tepki ise ikinci ok. Eğitimli zihinli kişi, ilk okun ardından gelen ikinci okun acısını değil, ilk okun acısını hisseder. O, acı verici duyguya dokundukça direnmez. Bu acı verici duyguyla ilgili hiçbir direnme takıntısı, onu saplantı haline getirmez.

Eğitimli zihinli kişi, duygusallık dışında acı verici duygudan bir kaçış olduğunu fark eder. O duygunun doğuşunu, geçip gitmesini, çekiciliğini, sakıncasını, ondan kaçışı olduğu gibi ayırt eder. Bilgisizlikten kaynaklı hiçbir takıntısı, onu saplantı haline getirmez. Bir acı hissettiğinde bunun kendisinden ayrı olduğunu hisseder. Eğitimli zihinli kişi, kendini üzüntülerden, acılardan, sıkıntılardan ve umutsuzluklardan, acı çekmekten ve stresten ayırır.

Kaçınma Kabullenme ve ikinci Ok Öğretisi

Bir ormanda yürüdüğünüzü düşünün. Birden bir okla vuruldunuz. Bu, acı verici ilk oktur. Ardından, bir ok daha gelir. Bu ise, ikinci oktur; daha fazla acı verecek olan ikinci ok. İlk oktan sonra ikinci okla vurulmamak için -doğal olarak- ondan kaçmak istersiniz. Yine de, ikinci okun hedefi olabilirsiniz. İkinci ok, kötü olaya verdiğimiz duygusal tepkidir. Ondan -acıdan- kurtulmayı yönetebilme becerisi; ikinci oku ustaca karşılamak, duygularla dost olma ya da onları takıntıya dönüştürme arasında yaptığımız bir seçimdir.

Başınıza gelenleri denetleyemeyebilirsiniz ancak, zihninizi eğiterek tepkinizi denetleyebilirsiniz.

Farkında olan eğitimli kişi, zihinsel bir haz ya da acı duygusu hissetmez. Bu, bilge kişi ile sıradan kişi arasındaki beceri farkıdır. Bilge kişi, yüksek farkındalık seviyesiyle her şeyi olduğu gibi ayırt etme yeteneğine sahiptir. Hoş olmayan, istenmeyen şeylere karşı direnmez. Onları takıntı, saplantı haline getirmez.

Farkındalık yoluyla bilinç düzeyi yükseldikçe, her şeyi şimdide, olduğu gibi kabul etme becerisi artar. Böylece, kaçınmanın yarattığı takıntılı, saplantılı duyguların üstesinden gelebiliriz. Bu duyguları yönetebilme becerisi arttıkça, öz güven artar. İlk okun acısını hissettikten sonra, öz güvenli bir şekilde yola devam edebiliriz. Çünkü, ikinci oku ustaca yönetmeyi, acıyı dindirmenin yollarını biliriz.

Sonsöz

Hayatın bize fırlattığı oklar hep olacaktır. Önemli olan, bizim üzerine başka oklar ekleyip eklemediğimiz. Buda, ikinci ok öğretisinde, Mevlana ise Misafirhane şiirinde; eğitimli zihinle umutsuzluk, çaresizlik oklarının üstesinden gelinebileceğini bize anlatır:

İnsan kısmı bir misafirhane,

Her sabah yeni birisi gelir.

Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik,

Aniden farkına varmak bir şeyin,

Hepsi beklenmedik misafir.

Hepsini karşılayıp eyle!

Evini vahşetle süpürüp, bütün mobilyalarını boşaltan,

Bir kederler kalabalığı bile gelse.

Her geleni alnının akıyla misafir et.

Olur ki, yeni bir zevk getirmek için boşalttılar evini.

Karanlık düşünce, utanç ve garez,

Hepsini gülerek karşıla kapıda,

Ve buyur et içeri.

Minnettar ol her gelene

Kim gelirse gelsin.

Çünkü bunların her birisi

Öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi.

Reklam

İlginizi Çekebilir


Yorum

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: