Neden Acı Çekeriz

Neden Acı Çekeriz

Cehalet mutluluktur derler. Gerçekte bu söz çoğunlukla hiç eğitim almamış ya da yeterince almamış kişiler için kullanılmaktadır. Bu, onların dünyasına dışarıdan bakan, onlara göre daha bilgili, düşünen, analiz eden insanların gözünden yapılan bir tanım. Sanırım hiçbirimiz, “Cehalet mutluluk seviyesini artırır.” çıkarımını yapamayız. Öyleyse bu tür cehaletin hiçbirimizin mutluluğuna katkı sağlamadığını söyleyebiliriz.

Sözünü etmek istediğim cehalet, kitabi bilgisizliğin neden olduğu cehalet değil. Günümüz insanının en önemli sorunu olan ve ne yazık ki çoğumuzun pek de farkında olmadığı bir cehalet şekli var: Kişinin algılarına, duygularına, düşüncelerine bağlı olarak yarattığı acı yüklü yaşamın kaynağı olan cehalet.

Cehalet Yanlış Algılardan Doğar

Cehalet (avidya) ya da bilgisizlik derken insanın gördükleri ve yaşadıklarına bakarak yaptığı çıkarımların salt gerçekliğine inanması ve onlara bağlanmasıyla ilgili anlayıştan söz ediyorum. Cehalet, aldanmış zihni besler. Kaynağı algılarımızdır. Algılarımızın kaynağı ise oluşumlardır. Aldanmış zihinle her şeyi birbirinden ayrı ve farklı düşünürüz. Ağaç, yaprakları besler, yapraklar da ağaçları. Ağacı ve yaprakları birbirinden ayrı düşünürsek aldanmış zihinle düşünmüş oluruz. Şeyleri birbirinden ayrı olarak görmek yalnızca cehaletimizi derinleştirir. Cehalet oluşumları, oluşumlar da cehaleti koşullandırır. (Konunun derinine inmek için bkz. İnsan Kendini Nasıl Tanır)

Oysa ihtiyacımız olan, cehaletle beslenen aldanmış zihinlere anlayış ve bilgeliğin (vidya) ışığını tutarak aydınlanmış zihinle düşünmektir. Işık varsa, karanlık son bulacaktır. Bilgelik ışığının olduğu yerde bilgisizliğin karanlığı son bulacaktır.

Cehalet son bulduğunda anlayış doğar.

– Buda 

Bugün dünyanın çektiği sıkıntıların nedeni işte bu cehalettir. Bu yanılsama ve bilgisizlik (viparyasa) dünyasında kalıcı olmayan şeylerde kalıcılık, huzursuzluk veren şeylerde huzur arıyoruz. Şişen egolarımızı yanımıza alarak dolaşıyoruz. Acılar, bilgisizlik ve yanılgılar üzerine kurulu yaşamımızdan ileri gelmektedir.

Acının Kaynağı

Kaynağı bizim dışımızda olan şeylerden aldığımız haz acımızın temel nedenidir. Hazzın kaynağı olan şeyi elde edememe, kaybetme ya da elde etme, kaybetmeme, sürekli onu elde tutma isteği acılarımızın ve üzüntülerimizin temel nedenidir. Buna kısaca, “Şiddetli arzu acıya neden olur.” diyebiliriz. Üzerinde derinlemesine düşünürsek şiddetli arzunun acımızın nedeni olduğunu görebiliriz. 

Öfke, cehalet, kuşku, kibir, yanlış bakış açısı, umutsuzluk, huzursuzluk da acıya neden olabilir. Kuşkusuz, yanlış algılardan doğan cehalet de acılarımızın en büyük sorumlusudur. Eğer bir konuda acı çekiyorsak, öncelikle acımızın nedeni konusunda derinlemesine düşünmemiz gerekir. Ondan kurtuluşun yolunu ancak bu şekilde görebiliriz. (Derinlemesine düşünme için bkz. Hayatınızı İyileştirecek 3 Adım)

Bir şeye bağlanmak bize acı verir. Bize acı veren o şeyin kendisi değil, onunla olan bağımızdır. Değişim içinde ve geçici olan şeylere sanki hiç değişmeyecek, sonsuza kadar kalıcı olacakmış gibi tutunmaya, bağlanmaya çalışıyoruz. Oysa elde etmeyi istediğimiz şeyi elde edene kadar o şey ve koşullar değişiyor. Kendimiz de değişiyoruz. Eğer sonunda elde etmeyi başarırsak elde etmek istediğimiz şeyle elde ettiğimiz şey aynı şey olmuyor. Şeylerin geçiciliğini görebildiğimizde acımızın nedeninin, onun kalıcı olmasını istememizden kaynaklandığını görebiliriz.

Aynı filmi birçok kez izleyebilirsiniz. Ancak hiçbiri ilk izleyişte aldığınız tadı vermeyecektir. İlk kez izledikten sonra ondan haz almamaya başlarsınız. Burada değişen film değil, filme karşı olan zihinsel ve bedensel tepkinizdir.

Ayrımcı zihin, her şeyi birbirinden ayrıymış gibi düşünmemize neden olur. Bir bütündür, bütün birdir. Hiçbir şeyin ayrı bir varlığı ya da ayrı bir benliği yoktur. Her şey, geri kalan her şeyle bir arada var olmak zorundadır. Dalga sudur. Su yoksa dalga olmayacaktır. Biz de böyleyiz.

Tüm acılar yanlış algılardan doğar. Duygu ve cehalet, bağlılıkla beraber şiddetli arzu doğurur. Acımızın nedenleri üzerine derinlemesine düşünürsek şiddetli arzuya ya da başka nedenlere bağlı olduğunu görürüz. Acımızın gerçek kaynağını bulduğumuzda kendimizi iyileştirmenin yolunu bulabiliriz.

Mutluluk gerçek mutluluk da olabilir, yanılma da. Bu nedenle özüne bakmalı ve bağlılığın ötesine geçmeliyiz. Gerçek mutluluk yararlıdır. Hem bizi hem de diğerlerini besler. Aldatıcı mutluluk, geçici hazlar verir ve bir süreliğine acımızı unutmamıza yardımcı olur. Ancak kalıcı değildir. 

Çevremizde acıyı yaşamak ve onun gerçek olduğu konusunda söylenmekten başka eylemleri olmayan kişiler görebiliriz. Her şey acıdır bakış açısıyla yaşayan bu kişilerin yanılgısı ve acılarının nedeni bu değil. Ne yazık ki onlar, “Şeylerle oldukları gibi mutlu olmak.” gerçeğini göremedikleri için bu durumu yaşadıklarını bilmiyorlar.

Her şeyi acı olarak gördüğümüzde bundan çıkış yolu olmadığı konusunda zihinsel körlük yaşarız. Bunu benimsemek ve yakınmak yerine, acımızın nedenini ve onu ortadan kaldırarak bitirmenin yolunu bulabiliriz. Acı varsa varlığını kabul etmeliyiz. Acı  olmadığı zaman da neşenin varlığını kabul etmeliyiz.

Mutluluğun ve Acının 4 Besini

“Bir şey meydana geldiği zaman onun varlığını kabul etmeli ve doğasına derinlemesine bakmalıyız. Derinlemesine baktığımız zaman onu meydana getiren ve beslemeye devam eden besin çeşitlerini keşfedeceğiz.”

– Buda

Mutluluğun ve acının ortaya çıkmasının nedeni, onları neyle beslediğimizle ilgilidir. Mutluluğu ve acıyı besleyen besin çeşitleri şunlardır:

1. Yenilebilir Yiyecekler

Acımızın çoğunluğu, farkındalıkla beslenmemekten kaynaklanmaktadır. Beden, zihin, ruh sağlığını ve esenliğini koruyacak şekilde yemek yemeliyiz. Doğru Anlayış yoluyla sağlıklı besinler pişirmek ve tüketmek konusunda bilinçli olmalıyız. 

Aynı şekilde yiyeceklerimizin nasıl yetiştiği de önemlidir. Doğayı korumayı, diğer canlı türleriyle kolektif yaşam biçimini önemseyerek bu tür acıyı azaltacak yöntemleri uygulayabiliriz. Bu, aynı zamanda geleceğe acısız bir yaşam bırakma konusunda hepimizin ortak sorumluluğudur.

2.Duyu İzlenimleri

Altı duyu organımız, -göz, kulak, burun, dil, beden ve zihin- nesneleri ile sürekli bir iletişim içinde olarak bilincimizi besler. Bu iletişim yoluyla beden ve bilincimizin esenliğini etkileyen birçok zehirli biçimle, renkle, sesle, kokuyla, tatla, nesneyle ve düşünceyle karşı karşıya kalıyoruz. Kaygı, korku, üzüntü, çaresizlik gibi duygular, bu duyu izlenimleri aracılığıyla karşılaştığımız zehirlerden kaynaklanabilir.

Farkındalık enerjimizi yükseltirsek ne tür besinlerle karşı karşıya olduğumuzu biliriz. Korku, nefret ve öfke gibi bizi zehirleyen besinlere mi, yoksa bizi başkalarına yardım etmek için isteklendiren anlayış, sevecenlik ve hoşgörü besinleri mi aldığımızı görebiliriz. Doğru Farkındalık sahibi olursak, ne ile iletişimde olmamız ve neden kaçınmamız gerektiğini anlayabiliriz. 

Unutmayın, farkındalık bir nöbetçi gibi bizi her türlü zehirden korur. Farkındalık, bu nedenle yaşamın her yerinde bireysel ve kolektif olmalı.

3.Niyet

Herkes mutlu olmak ister. Mutluluğa erişmek için içimizde çok güçlü bir enerji vardır.  Bu enerji çok fazla acı çekmemize neden olabilir. Bu konuda içgörü geliştirmemiz gerekir.

Hedefimiz, bir şirketin yöneticisi olmaksa ve bu şekilde mutlu olacağımıza inanıyorsak söylemlerimiz ve eylemlerimiz bunu gerçekleştirmeye yönelik olur. Uyurken bile bu hedefe ulaşmak için çalışmayı sürdürürüz.  

Geçmişte size haksızlık eden birine -tıpkı onun gibi- zarar vererek mutlu olacağınıza inanabilirsiniz. Hayatta en çok istediğiniz, onu cezalandırarak ondan öç almak. Böylelikle öfke ve nefretten kendinizi rahatlatacağınızı düşünebilirsiniz.

Neden Acı Çekeriz
Fotoğraf: Elçin Oltulu Şahin

Kısacası; öç, unvan ya da çok para sahibi olmanın çoğu zaman mutluluğumuzun biricik kaynağı olduğu yönünde güçlü bir anlayışımız var. Oysa, bizi mutluluğa götürecek yol bu değil. Bu güçlü zehirlerden kurtulmalıyız ki hayatın ulaşılabilir güzelliklerini görebilelim. Mavi gökyüzü, ağaçlar, sevdiklerimiz… Şimdide kalarak hayattan tat almak, bizi tüm acılardan kurtarır ve gerçek mutluluğa götürür.

Acı çekmek istemiyorsak, isteklerimizin bizi mutluluğa götüren yolda kurtuluşa, huzura, sevecenliğe ulaştıracak amaçlara dönüşmesini sağlamamız gerekir. (Bkz. Hedef, Hedefsizlik ve Amaç Üzerine)

4.Bilinç

Bu besin çeşidi iki yönlüdür: Kolektif ve bireysel. 

Kolektif bilinci besleyen, öfke ve umutsuzluk gibi birçok zehirli besin var. Toplumlardaki nefret ve umutsuzluk tohumlarını sevecenlik, anlayış ve birbirine yardımcı olmayı düşünen kolektif bilinç sahibi insanların var olduğu toplumlara dönüştürmeye ihtiyacımız var.

Geçmiş üzerine düşüncelere dalmak kendimize keskin bıçak saplamak gibidir. Acı çekeriz ve acımız etrafımızdakilere sıçrar. Öfke, üzüntü ve umutsuzluk tohumlarını besler ve onların ortaya çıkmasına izin verirsek bireysel bilincimizi bunlarla beslenmiş oluruz. Farkındalık enerjisi bu olumsuz düşüncelerden çıkmamızı sağlar. Şimdide kalmanın güzelliğine dokunmamıza yardımcı olur. Şimdide nasıl kalacağımızı ve olumsuz düşünceleri nasıl durduracağımızı bildiğimiz zaman yürümek, oturmak, yemek yemek bize mutluluk verir.

(Yazarın notu: Yürürken, otururken, yemek yerken farkındalık ışığını yanınıza alın. Bu olağan eylemleri farkındalıkla yaptığınızda örneğin, yemek yerken yemeğin içindeki her bir malzemenin tadını ayırt edebilir ve yemeğin tadına -gerçekten- varabilirsiniz. Her gün yürüdüğünüz yolda -o güne kadar fark etmediğiniz- koskoca bir binanın yapıldığını görebilir, otururken bedenin farkındalığı egzersizi yapabilirsiniz.)

Acının Doğası ve Ondan Kurtuluşun Yolu

Acının doğasını, kaynağını ve ondan kurtulmanın yollarını belirlemek için bir doktorun yaptığı gibi aynı adımları izlemeliyiz: Muayene, araştırma, teşhis ve iyileşme.

Acının doğasını tanıma ve ondan kurtuluşu gösteren dört adımlı reçete, kişinin kendi kendine ışık tutmasını sağlar. Kişi bu içgörüyü sağladığında gerçek kurtuluş yolunu bulacaktır/görecektir. Acıdan kurtuluş yalnızca zihinsel çalışma olarak görülmemeli. Uygulama yoluyla kazanılan ve yaşamın bütünselliğine yayabileceğimiz bir deneyim olmalıdır. Her adım üç evreden oluşur.

Esenliğe Giden Yol (Dört Yüce Gerçek)

1.Acının varlığının tanınması (Muayene)

Acının varlığının farkına varılması. Onu tanımalı, kabul etmeli ve ona dokunmalıyız. Sonrasında da temelinin fiziksel ya da psikolojik olup olmadığını belirlemeliyiz. 

Sonra onun gerçek doğasını -nedenlerini- anlamak için derinlemesine bakmanız gerekir. Acımızı bir doktor gibi anlamaya çalışmalıyız. “Bu acıyı neden çekiyorum?” Sıkıntı, hastalık, iyi gitmeyen bir ilişki, korku… Nedenini, bir doktor gibi anlayacak kişi biziz. “Acımın nedenlerini biliyorum.” Bunu gördüğümüzde,  onun temeline inmek için çabalarız. 

Çabalarımız sonuç verdiğinde, artık acımızın nedenini kavrarız. Adını koyabilir, teşhis edebiliriz. Bu bile bize mutluluk ve keyif verir. Yine de acı yaratmayı sürdürebiliriz.

2.Acının kaynağı (Araştırma)

Acı yaşamayı sürdürebiliriz. Bunun için başkalarını suçlamaya eğilimliyiz. Onu hangi besinlerle (Mutluluğun ve Acının 4 Besinini hatırlayın.) beslediğimizi görmek için acımızın doğasına derinlemesine bakmalıyız. 

Kendinize cesurca şunu sorun; Bu acıyı besleyen ne tür besinler yiyorum? Bu araştırma aşamasıdır. Kendinize hangi besin çeşitlerinin mutsuzluk verdiğini görürsünüz.

Acı veren besinleri yemeği bıraktığımız zaman gerçek mutluluğun olabildiğini açıkça görürüz. Eyleme geçeriz. Nedenini gördüğümüzde artık iyileşme de olasıdır.  Bu gerçeği kavradığımızda, acıya neden olan besinleri almayı bırakırız.

Bu aşamayı gerçekleştirdiğiniz zaman hafiflersiniz. Gerçek içgörüye sahip biri olarak kendiniz gibi olduğunuzda, gerçekten özgürlüğü tadabilirsiniz.

3.Acıdan kurtuluşun yolunu görme (Teşhis)

Acıyı besleyen besinleri teşhis ederek gerçekte esenliğin varlığını ve olabilirliğini görmüş oluruz. Bu aşama, acının yokluğu ve huzurun varlığının farkına varmamız ile birlikte, esenliğin olduğunu bize gösterir. Şimdi acı çeksek de, geçmişte mutluluk ve huzur vardı. Öyleyse, esenliğin olabilirliğini göremememiz için bir neden var mı? Bu aşamada, zaten orada olan olan mutluluk koşullarını buluruz.

4.Acıdan kurtuluşun yolu (İyileşme)

Buraya kadar önce -bir doktor gibi- acımızın doğasına baktık. İyileşmenin olabilirliğini gördük.

Reçete: Doğru Anlayış, Doğru Düşünce, Doğru Konuşma, Doğru Davranış, Doğru Geçim Yolu, Doğru Çaba, Doğru Farkındalık ve Doğru Konsantrasyon (Sekiz Aşamalı Yüce Yol) Kurtuluş yolunun farkına varırız.

Neden Acı Çekeriz

Bu yolu deneyerek kendimizi cesaretlendiririz. Bu; öğrenme, yansıtma ve uygulamayla gerçekleşir. Kuramsal bilgi önemlidir. Ancak yansıtma ve uygulama olmadan bu doğru bir öğrenme olmaz. 

Çoğu insan, acılarına neden olan şeyin sorumsuzca yaşamak olduğunu ve yaşam biçimlerini değiştirerek acılarına son verebileceklerini bilmez. Bilenler için bu, bir uyanıştır. Onlar değişimi kucaklayan, acının nedenlerini açıkça gören ve tutumlarını değiştirmek için çaba gösterenlerdir. Böylelikle esenliğe kavuşurlar.

Zorlukların kendi kendilerine ortadan kaybolmalarını bekleyemeyiz. Bazı şeyleri yapmalı, bazı şeyleri yapmamalıyız. Bir şey bize zarar veriyorsa, onu bırakmalıyız. Acımızı beslemeyi durdurmaya karar verdiğimiz zaman önümüzde esenliğe giden o yüce yol görünür. Bu yolu yaşamayı denediğimizde esenliğin yolunu kavramış oluruz.

Sonsöz

Güzel şeyleri kucaklamak için güzel olmayan şeylerden kaçmayın. Zorluklarla yüzleşin ve yeni mutluluklar yetiştirin.

– Thich Nhat Hanh

Yaşamımızda var olan her şeyi kabul etmeliyiz. Bize acı verse bile. Acı ve mutluluğun iki ayrı şey olmadığını kavradığımızda, acı çektiğimiz şeyin acı çekmeye değer olmadığını fark ettiğimizde, acımıza son verebileceğimizi görebiliriz.

Kendinize Esenliğe Giden Yolu seçerseniz esenlikli bir yaşam sürebilirsiniz. Böylelikle yaşamınız neşe, rahatlık ve huzur ile dolar. Yolunuz ve günlük hayatınızı yaşayış biçiminiz şiddetli arzu, nefret, cehalet, korku ile doluysa, sonuç acı yüklü bir yaşam olur.

Uygulamamız gereken, acımızla yüzleşmek ve onu esenlik için dönüştürmek. Sekiz Aşamalı Yüce Yol üzerinde çalışmalı ve onu günlük yaşam biçimine dönüştürmenin yollarını öğrenmeliyiz.

Reklam

İlginizi Çekebilir


Yorum

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: